Psikolojik Destek Ağı’nın 3. Eğitimi Gerçekleştirildi!

Psikolojik Destek Ağı’nın 3. Eğitimi Gerçekleştirildi!

04/06/2021 | 17 Mayıs

17 Mayıs Derneği Psiko-Sosyal ve Hukuki Destek Programı kapsamında ruh sağlığı uzmanlarına dönük eğitimin üçüncüsünü 3 Haziran'da gerçekleştirdi.

Psikolojik Destek Ağı’nın 3. Eğitimi Gerçekleştirildi! - 17 Mayıs

17 Mayıs Derneği’nin Psikolojik Destek Ağı eğitimleri devam ediyor. Derneğin, Psiko-Sosyal ve Hukuki Destek programı kapsamında ruh sağlığı uzmanlarına yönelik eğitim serisinin üçüncüsü 3 Haziran’da yapıldı.


Psikolojik Destek Ağı'nda yer almak isteyen uzmanların katıldığı etkinlikte Transist’ten Hayat Çelik geçiş sürecini; Kaos GL’den Yıldız Tar ise anomalileştirmek için üretilen bilgiden ‘beynelmilel homoseksüel komplo’ya uzanan süreci anlattı.


“Cinsiyet atamanın kendisi yanlıştır”


Uzun yıllardır, transların geçiş sürecine yönelik İstanbul’da çalışmalar yürüten trans aktivist Hayat Çelik, Türkiye'de cinsiyet uyum/geçiş sürecini anlattı.


Çelik, Youtube kanalından bahsederek konuşmasına başladı:


“Yakın bir zamanda “Translar Vardır” bölümüne başladım. Korona virüsüne karşı geliştirdiğim bir bağışıklık sistem gibi ortaya çıktı bu bölüm. Bu seride, transların görünürlük ve varoluş mücadelesine dair Türkiye’nin farklı şehirlerinden, farklı sınıflardan, farklı mesleklerden translarla yaptığım söyleşilere yer veriyorum.”


“Transların geçiş sürecine dair kullanılan kavramlar, transfobisi yüksek bir toplumda, yan anlamlara kolayca saptırılıp, süreci patolojileştirme aracı haline dönüşebilir” diyen Çelik, beden disforisinin, başlı başına kişisel olmadığını ve ne kadarının toplumsal ne kadarının kişisel olduğu da kişiden kişiye değişebildiğini söyledi.


“Daha doğmadan atanan cinsiyet, daha doğrusu cinsiyet atamanın kendisi yanlıştır. Sorun, translarda değil; cinsiyetin atanmasındadır” diyen Çelik, sürecin yasal ve tıbbi aşamalarını anlatmadan önce şöyle dedi:


“Esasen basit bir idari taleple, bir dilekçeyle kişilerin beyan ettikleri cinsiyetin hukuk tarafından tanınması gerekiyor. Ancak şu anda genital plasti ameliyatı, resmî belgelerinizi değiştirebilmek için zorunlu tutuluyor. Medeni Kanun’da üremeden yoksunluk şartı kaldırılsa da, ameliyat zorunluluğu kalmaya devam ediyor.”


“Ruh sağlığı uzmanlarının tutumu hayati önem taşıyor”


Çelik, kendi deneyimlerinden de örnek vererek, “Eğer ki ben bilinçli ve farkındalığı yüksek bir ruh sağlığı uzmanıyla daha erken dönemlerde karşılaşabilseydim benim sürecim çok daha kolay ilerleyebilirdi. Ruh sağlığı uzmanlarının tutumu çok hayati bir noktada duruyor” dedi.


Çelik, Türkiye’de transların süreçlerinde psikiyatristler, endokrinologlar, ürologlar, cerrahların transfobik uygulamalarına maruz bırakıldığını da hatırlatarak şöyle devam etti:


“Translar, cinsiyet kimliğine yönelik farkındalık edinip; yakın çevresine açılmaya, cinsiyet kimliğini görünür kılmaya yönelik adımları atarken, her evrede farklı sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Bu evrede; suçluluk, yalnızlık, endişe, bunalım vb. olumsuz psikolojik sancılarla baş etmesi gerekebilir. Transların geçiş süreçlerinde koparılması gereken zincirin, kalın ve en büyük halkasını, çoğu zaman aileleri ellerinde tutar. Açılma sürecinde yaşadıkları duygusal travma karşısında kimi aileler, çocuklarına psikolojik ve fiziksel şiddetle karşı koyup; çocuklarının geçiş sürecini sekteye uğratabilirken; kimi aileler de, sürecin daha kolay ve sancısız olması için ellerinden geleni yapar.”


Trans geçiş sürecinin hukuki zeminini belirleyen devletin, transfobik ve ikili cinsiyet sistemine dayanan yapısı nedeniyle; eğitim, sağlık, istihdam ve hukuk gibi pek çok alanda, transları çeşitli sorunlarla karşı karşıya bıraktığını vurgulayan Çelik, “Hukuki süreç ise Türkiye’de iki aşamalı. Süreç başlarken de, genital plasti ameliyatlarından sonra da dava açmak gerekiyor” şeklinde konuştu.


Alanda yaşanan dört temel sorun


Çelik, sürecin multi-disipliner bir çalışma gerektirdiğini belirterek alanda yaşanan sorunları şöyle sıraladı:


“Dört temel sorundan bahsedebiliriz. İlki süreci yürütmenin güçlüğü. Süreçle ilgili bilgiye erişim sorunu, aile ve toplum baskısı sayılabilir burada.


“İkincisi, sağlık hizmetlerinin yetersizliği. Sağlık çalışanlarının transfobisi ve genital plasti ameliyatlarında yeterli deneyime sahip olunmamasından bahsedebiliriz. Özellikle trans erkekler bu alanda ciddi sorunlar yaşıyor.


“Üçüncü sorun, hukuki düzenlemelerin yetersizliği. Ameliyat için mahkeme şartı gerekliliği, hakimlerin ayrımcılığı ve standart uygulamaların olmayışı sorunlar yaratıyor.


“Dördüncü olarak ise ekonomik sorunlar. İstihdam sorunu çözülmeyen translar açısından çok ciddi sorunlarla karşılaşıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu genital plasti ameliyatlarını kapsıyor ancak hormon terapisini kapsaması ancak nüfus kimliğindeki cinsiyet hanesi değiştikten sonra mümkün oluyor. Oysaki çok daha önceden hormon kullanmaya başlıyoruz. Burada SGK yeteri kadar transları kapsamadığı için ciddi bir ekonomik yüke dönüşüyor.”


Çelik sunumunda Trans Terapi Grubu’nun kuruluşunu da anlattı. 2010 yılında, transların geçiş süreciyle ilgili hiçbir yol ve yöntem bilmediği için, bilgi alabilmek amacıyla üyesi olduğu Lambda Dostları mail grubuna yazdığını hatırlatan Çelik, 2013'ten beri düzenlenen toplantılarla, transların sürecine yönelik psikososyal destek sağlayan grubun çok önemli olduğunu söyledi.


“Transfobinin üretim merkezi devletin ta kendisi”


“Transfobinin üretim merkezi devletin ta kendisi” diyen Çelik, çözüm önerilerini ise şöyle sıraladı:


“Anayasada LGBTİ+’ların eşitliğinin tanınması, nefret suçlarına karşı bizleri kapsayan bir yasa çıkartılmalı, devlet kurumlarında çalışanlara translar hakkında farkındalık eğitimleri verilmeli, devlet aynen aile gibi karşımızdaki bir kurum olmamalı. Eğitim, istihdam, barınma gibi haklar birbirini etkiliyor ve derinleştiriyor. Bu alanların her birinde gereken düzenlemelerin yapılması gerekli. Açık kimlikli LGBTİ+’ların siyasette de temsil edilmesi bir diğer nokta. Sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaşması ve trans kapsayıcı olması lazım. Transfobinin aşılabilmesi ve hiç yaşanmaması için bütün bunlara ihtiyacımız var.”


Cinsellik bürokratlarının tasnif hezeyanları…


Ardından Kaos GL’den Yıldız Tar, “Cinsellik ve Cinsiyetler” üzerine konuştu. Konuşmasına, Kaos GL’nin kurucularından Psikolog Mahmut Şefik Nil, nam-ı diğer Gözüm Abla’yı anarak başladı. Nil’in “Üniversite birinci sınıfta çevremdeki herkese tanı koymuştum. Yıllar geçip mezun olduğumda ise 'Ben şimdi ne yapacağım' diye sordum. Psikoloji eğitiminde eşcinsellik ve transseksüellikle ilgili neredeyse hiçbir şey öğretilmiyor. Haliyle mezun olduktan sonra öğrenmek zorundasınız” ifadelerini hatırlatan Tar, “Öğrenmek için en başta bilmediğimizi kabul etmek gerekir” dedi ve ekledi: “Bugüne kadar psikologlar LGBTİ+’ların nasıl açılacağını konuştu, ama biz esasen psikologların ve psikolojinin LGBTİ+’lara nasıl açılacağını tartışmalıyız.”


Tar ardından 1800’lerin sonu 1900’lerin başındaki “cinsellik ve cinsiyeti tasnif hezeyanlarını” hatırlattı. Homintern kitabına atıf yaparak, “Şu anda aslında ruh sağlığı alanında hâlâ bu cinsellik bürokratlarının safsatalarıyla uğraşmak zorundayız” dedi. “Homoseksüel” teriminin ortaya çıkışını, 1868 yılında Károly Mária Kertbeny’nin ortaya attığı bu terimin başta tutmadığını hatırlatan Tar, “Aynı yıl Richard von Kraft-Ebing Cinselliğin Psikopatolojisi'nde 4 temel kategoriden bahsediyordu. Psikoseksüel hermafrofitler (biseksüel de diyordu), homoseksüeller (doğuştan ile edinilmiş diye ayırıyordu), efemineler ile virajiniteler ve androjenler. Karl Heinrich Ulrichs ise dünyayı üçe böler: Erkekler, kadınlar ve urningler. Urningleri de kendi içinde böldükçe böler. Lucien von Römer ise cinsiyet ve cinsellik spektrumunda 687.375 varyasyon öneren bir model geliştirdi” dedi ve ardından “Bütün bunların ortak noktası neydi” diye sordu.


Anomalileştirmek için üretilen bilgiden ‘beynelmilel homoseksüel komplo’ya…


Tar, “anomalileştirmek için bilgi üretiliyordu” diyerek şöyle devam etti:


“Ruh sağlığının bu yaklaşımı o alanda da kalmadı. Devletlerin 1900’lerde ulusal güvenlik sorunu olarak ‘homoseksüelliği’ inşa etmesinin temelleri tam da ruh sağlığının bilgi adı altında ürettiği bu patolojikleştirmeye dayanıyordu. Suçlulaştırmayı bilim eliyle meşrulaştırma girişimlerinin sonucu o dönemlerde ‘beynelmilel bir homoseksüel komplo’ arayışlarını doğurdu. 1950, ABD Senatosu’ndan çıkan ‘Homoseksüellerin ve Diğer Cinsel Sapkınların İstihdamı’ belgesi ile çalışma hakkının ihlali tam da bu sözde ‘araştırmalara’ dayanıyordu. Almanya’da soykırım öncesine uzanan iç içe geçmiş yarı "psikolojik" yarı "hukuki" mekanizmalar, homofobi ile anti-Semitizm’in tarihsel ittfakları, ajanlar, örgüt, gizli tehlike, kamu düzenine tehdit, peş peşe eklenen paranoyalar ile hakikatin bükülmesi gibi örneklerin her birinde referans noktasını bu sözde ‘araştırmalar’ oluşturdu.”


Ne kadar da tanıdık: “Kamusal hayatı istila eden sapkınlar”


Tar, “doğal gizli ajanlar” mitinden çok hızlı bir şekilde ‘kamusal hayatı istila eden sapkınlar’ söylemine gidildiğini söyleyerek, “Geçmiş, hiçbir zaman sadece geçmiş değildir. Günümüze ne kadar da benziyor değil mi” dedi.


Tar, tanı koymak ile tanımlamak arasındaki sınırlara da değinerek, günümüzde LGBTİ+ düşmanlığının ana eksenlerini şöyle anlattı:

 

“Oturup karşıtlık politikasına dair analiz yaptığımızda bunları 5 ana başlıkta topladık, ki çok orijinal bir karşıtlık politikası da değil bu. İlki LGBTİ+ ve din karşıtlığı. Elmalarla armutlar birbirine karşı olabilirmiş gibi. Cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve din birbirinden farklı eksenlerde meseleler. İkincisi, LGBTİ+ ve aile. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına kadar giden süreçte medyada siyaset eliyle LGBTİ+ dernekleri kapatılsın kampanyası var 5 yıldır. 2020 Medya İzleme Raporumuza göre yazılı basındaki haberlerin %61’i nefret söylemi ve ayrımcı dil içeriyordu. Artık siyasetten bağımsız bir medyadan bahsetmek mümkün değil. Yeri geliyor medya siyasete direktif veriyor, yeri geliyor tam tersi. Üçüncü söylem, en klasiklerden: “Bunlar batı özentisi, batıdan geldiler, zaten AB fonları alıyorlar.” Yani el insaf, AB uyum süreci kapsamında hangi bakanlıkların hangi fonlarla hangi projeleri yaptığı ortada. Mültecilerin hayatları pahasına yapılan pazarlıklar varken bu mudur mesele? Homofobi zaten böyledir, herhangi birisi bir eylemi yaptığında sorun değilken LGBTİ+’lar yaptığında soruna dönüşür. En kırılgan, yüklenilebilir gruptur çünkü. Dördüncü söylem çocuk istismarı, en onur kırıcı söylemlerden biri. “LGBTİ+ çocuklar vardır” deyince, siz çocuklara cinsellik, cinsiyet mi atfediyorsunuz diyorlar. Hayır, bu toplumda çocuklara daha doğmadan cinsellik ve cinsiyet atayan asıl heteroseksizm ve ikili cinsiyet rejimidir. Ben çocukken sırf kimliğimden ötürü benle alay edildiğinde, dayak yediğimde varım. Büyüdüm. Şimdi de sen çocukken yoktun diyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Beşincisi, artık LGBTİ+ ve terör meselesi. LGBTİ+ olmak bir suçmuş gibi gösteriliyor. Senelerdir evirip çevirip gündeme göre bu beş konu sistematik olarak devreye giriyor.”

 

Ne yapmalı?


Tar, sunumunun devamında bu mekanizmaların LGBTİ+’ları nasıl etkilediğini “Patikalar: Resmi Tarihe Çentik” kitabından alıntılarla aktardı: Yalnızlık, Sır ve perdeler, Utanç, Güvensizlik, Korku ve endişe.


Tar, sunumunun sonunda “Ne yapmalı” sorusuna mikro, mezzo ve makro düzeyde şu yanıtları verdi:


“Mikro düzeyde: LGBTİ+’lara yönelik tutum ve becerilerinin farkında olmak ve kendi LGBTİ+fobilerimizle yüzleşmek. Tanımlamamak, varsaymamak, dinlemek, deneyimlerin biricikliğinin farkında olmak ve danışanı güçlendirmek.


“Mezzo düzeyde: Kurumların LGBTİ+’lara sağladığı hizmetler ile ilgili düzenlemeler yapmak. "Sorunu", LGBTİ+'lar üzerinden değil; heteroseksist sistem üzerinden tanımlamak. Mekanı dönüştürmek ve "güvenli alanlar" yaratmak.


“Makro düzeyde: LGBTİ+’ların hem politika alanında hem de yasal düzlemde karşılaştıkları sorunlar için savunuculuk rolüyle LGBTİ haklarının tanınması ve yasal güvence altına alınması için mücadeleye katılmak! Sen yoksan çok eksiğiz!”


17 Mayıs Psikolojik Destek Ağı hakkında


17 Mayıs Derneği’nin Psikolojik Destek Ağı eğitimleri başladı. Derneğin, Psiko-Sosyal ve Hukuki Destek programı kapsamında ruh sağlığı uzmanlarına yönelik eğitim serisinin ilki 20 Mayıs’ta yapıldı. 17 Mayıs Derneği bünyesinde oluşturulan Psikolojik Destek Ağı'nda yer almak isteyen 17 uzmanın katılımıyla gerçekleşen ilk eğitimde 17 Mayıs Derneği'nden Psikolog Alp Kemaloğlu "Toplumsal Cinsiyet ve LGBTİ+ Temel Kavramlar"ı anlattı. Kemaloğlu, toplumsal cinsiyetin nasıl potansiyeller barındırdığına odaklandı. Toplumsal cinsiyetin, kadınlara ve erkeklere yüklenen roller ve sorumluluklar bağlamında oluşan bir sosyal beklentiler yumağı olduğuna değindi.


İkinci eğitim ise 27 Mayıs’ta yapıldı. Klinik Psikolog Murat Yüksel, "Mitler, Heteronormativite ve Heteroseksizm & İçselleştirilmiş Homofobi/Bifobi/Transfobi" üzerine konuştu. Psikolojik Destek Ağı'nda yer almak isteyen 21 uzmanın katıldığı etkinlikte, Yüksel, “Bir yaşamı iyi, güzel, doğru yapan şey nedir?” sorusuyla başladı. LGBTİ+ varoluşlara dair mitler, heteroseksizm, heteronormativite, cisseksizm, homofobi transfobi bifobi ve cinsel çeşitlilik başlıklarına odaklandı.


2021 yılının Mart ayında danışmanlık faaliyetlerine başlayan 17 Mayıs Psiko-Sosyal ve Hukuki Destek Programı başvuruda bulunan LGBTİ+’ların; psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve hukuki danışman aracılığı ile hizmetlere ve haklara erişime dair ilk temasın kurulması, sorun tespitlerinin yapılması ve sürecin takip edilmesi hedefliyor.


(Kaynak: https://kaosgl.org/haber/transfobinin-uretim-merkezi-devletin-ta-kendisi )

 

 


Lütfen girdiğiniz bilgileri kontrol edip ve tekrar deneyin.
Talebiniz Başarıyla İletildi! En kısa sürede iletişime geçilecektir.